Sahilde

Yazın yaklaştığını gösterir güneşli bir günde Şile’deydik. ayaklarımı uzatarak kuma oturmuştum. Arkadaşım ise havlunun üzerine yüzüstü yatmış, uyukluyordu. Akşamdan kalmalığın ve gece kaybedilen enerjiyi telafi etmekten son radde mesut kıpırdamaksızın yatıyordu. Kalkıp oturdu, gözlerini ovuşturdu… Bir süre sonra sıkılıp yana devrilerek başını kucağıma koydu. Böyle uyuklamayı seçti sanırım diye düşünürken, başını hafif hafif erkekliğime sürtmeye başlayınca yanıldığımı anladım. Etrafa bakındım, yakınımızda kimse yoktu ama elli altmış metre ötemizde insanlar vardı. Yine de kollarımla örtmeye çalışırken onun çoktan mayomu aralayıp beni ağzıyla uyarmaya başladığını ayrım ettiğimde tek yapabileceğimin, etraftakilere “Yok bir şey… Oturuyoruz burada… Bir şey yapmıyoruz” mesajları vermek olduğuna karar verip ufka çevirdim bakışlarımı. Arkadaşımın başı hızla inip kalkıyor, benim ise biri uyanacak diye ödüm kopuyordu. Sabırsızlıkla boşalmak istiyor, gecikip durması paniklememden diğer işe yaramıyordu. Bir ara ağzını çeken arkadaşım bütün hınzırlığıyla “Canı cehenneme, anlarlarsa anlasınlar… Kasılmaktan vazgeç…” deyip yine yaptığı şeye dönünce, “Ne olursa olsun…” düşüncesiyle kendimi bıraktım ve bikinisini arasından elimi uzatarak göğsünü okşamaya başladım. Çok sürmedi boşalmam… Doğrulan arkadaşım dudağının kenarındaki bir damla spermi parmağıyla ağzına iterken en hınzır ifadesiyle bakıyordu. Yalnızca “Bana borçlusun” dedi ve sırt üstü havlusuna uzandı.

Denize girmeye karar verdiğimizde yaşayacaklarımızı planlamamıştık. Zaten ilişkimizi besleyen en mühim kaynak anlık kararlarla yaptıklarımızdı. Şile’nin aka dalgalarının kumu kaldırıp suyu bulamaç gibi yapmış olması deniz keyfimize mani olamazdı. Birkaç defa dalıp çıktık, biraz yüzdük… Sonunda durduğumuz yerde su göğsümüze kadar geliyordu, ama bazen dalgalar suya gömüyordu bizi. Keyifsiz gibi gözüken bu durumdan yararlanıp keyfini çıkartmaya ikimiz de aynı anda karar verdik. Ben onun dar bikinisinden elimi sokup poposunu kadınlığını okşamaya çalışırken o erkekliğimle uyarıp sertleştirmeye çalışıyordu. Arada bir bana bakıp hınzırca gülümsüyordu. Çok aşina olduğum bu surat ifadesinin burada sevişeceğimiz anlamına geldiğini biliyordum. Bikinisi fazla dardı. Ben mayomu biraz indirsem mani kalmıyordu, ama onun da benim gibi yapması bir işe yaramıyor, bacaklarını neredeyse hiç aralayamıyordu. “Çıkartsana altını” dediğimde ikiletmeksizin, eliyle omzumdan destek alıp çömelirken ağzına dolan tuzlu suya aldırmaksızın evvel bir bacağını çıkarttı, sonra aynı şeyi öteki için yaparak ötekini… Boynuma sarılarak kucağıma çıkarken erkekliğimi elimle yerleştirdim. Dalgalarla yükselip alçalıyormuş gibi davranarak birleşmenin tadını çıkartıyorduk. Suyun soğukluğunun boşalmayı geciktirmesini, yasak delme ve gizlilik heyecanı geçiştirdiğinden olacak aldığımız haz şaşırtıyordu bizi. Boşalmıştım… Başını omzuma doğru yaslamasından onun da rahatladığını anlamıştım. Neden sonra doğrulduğunda “Aaa, bikinim yok” diye feryat atınca, şaşkınlıkla “Nasıl yani… Nereye koymuştun?” diye sorduğumda, “Elimdeydi, düşürmüş olmalıyım…” yanıtını verirken etrafa bakınıyordu. İkimiz de bunun yararsız olduğunu bilmemize karşın bulamaca benzeyen suya dalıp bir süre arandık. Boşuna uğraştığımızı bilerek doğrulduk. “Ne yapacağız şimdi?” diye sorarken bakışlarıyla sahili tarıyordu. “Sen bekle, gidip havluyu getireyim” diyerek kıyıya yöneldim. Döndüğümde yüzündeki muzip ifadeyi görünce latife yaptığını sanıp “Buldun mu? Yoksa kaybolmamış mıydı? Beni mi işlettin?” diye sorduğumda “Saçmalama… Ne kaybolmaması, ne bulması. Düştüğüm duruma gülüyorum. Ver şu havluyu” tepkisiyle havluya uzandı.O önde ben arkada kıyıya doğru yürümeye başladık. Su sığlaştıkça dalgaların savurup havalandırdığı yaş havlunun bazen vakit bedeninin üst kısımlarına yapışması yüzünden açığa çıkan poposunu seyrediyordum ki “Pis röntgenci, bakacağına örtünmeme yardım et” diyen sesiyle seyri bıraktım. Meraklı birkaç göz uzaktan da olsa, denizden havluyla çıkmanın ne anlama geldiğini çözmeye çalışır bakışlarla bizi süzerken, biz gittikçe artan bir tempoyla katılırcasına gülüyorduk.Şile’yi hep sevmişimdir.